:اختر اللغة

Dar Almaarifah

İnovatif Tecvitli Mushaf düşüncesi

Renklerin Anlamları
Lüzûmen 6 hareke uzatma Cevâzen 2 veya 4 veya 6 hareke uzatma 6 hareke dolgun uzatma İki hareke uzatma İhfâ ve Ğunne yerleri (iki hareke) İdğam ve telaffuz edilmeyenler Tefhîm (Vurgu) Kalkale

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

Peygamberlerin efendisine, ehline, ashabına ve izinden gidenlere kıyamete kadar salât ve selam olsun.

Hamd, alemlere rahmet olması için Kur’an’ı peygamberlerin sonuncusu Muhammed’e (s.a.v.) indiren Allah’a mahsustur.

İnsana Kur’an’ı ve beyanı öğretmesi, kalemle öğretmesi ve bilmediklerini öğretmesi O’nun rahmetinin tezahürlerindendir.

Bunlar Allah’ın hikmetlerindendir ve hayatımızın her yönünde, her zaman ve mekânda tezahürleri tecelli eder… Sabit ve değişmez olanı vurgulayıp esaslarını beyan eder… Değişkenlerin mahiyetini açıklayıp bereket ve zenginlik katacak şekilde nasıl davranılacağını gösterir… O’nun hükmü asla çelişmez ve geçersiz kılınmaz.

İşte bunlar anlayan bir toplum için hayatın devamlılık sünnetidir.

İşte Tecvitli Mushaf’taki inovatif düşünce, tarihsel temeller ve bilimsel inovasyona dayalı olarak ortaya çıkmıştır.

Tarihsel Temeller Yönünden:

Birinci Aşama:

Yüce Allah’ın kelamı Rasulullah’ın (s.a.v.) emriyle yazılmış ve mübarek gözleri yazılanları bizzat okumuştur. Fakat bunlar yalnızca Kur’anî kelimenin yazımından ibaretti. Harflerin harekeleri, noktaları ve tecvit hükümleri ise işitme, telakki ve ağızdan ağza aktarma yoluyla sürdürülmüştür.

Örneğin; Kur’an-ı Kerim ayeti:

Aşağıdaki şekilde yazılmıştır:

İkinci Aşama:

Yüce Allah’ın kelamının, İmam Hz. Ali (Allah yüzünü kerim kılsın) döneminde gerçekleşen tedvini, Ebu’l-Esved ed-Duelî ve el-Halîl b. Ahmed b. el-Ferâhîdî tarafından yapılmıştır. Bu aşamada tedvin edilen Allah kelamı üzerindeki harekelerin kayıt altına alınması için şekli alametler (fetha, damme, kesra ve sükûn) konulmuştur.

Tedvinle ilgili bu aşama, bir önceki aşamayı içine almış ve onun yerine geçmiştir. Ancak bu çalışma, telakki yoluyla aktarım sürecini ortadan kaldırmamış, aksine tedvin edilen bu harekelendirme lafzın mahiyetini öğrenmeyi güçlendirmiştir.

Üçüncü Aşama:

Halife Abdulmelik b. Mervan döneminde gerçekleşen Yüce Allah’ın kelamının tedvini Nasr b. Âsım b. Amr el-Leysî tarafından yapılmış ve birbirine benzeyen harfleri birbirinden ayırmak için noktalar konulmuştur.

Örneğin, (Dal-د) harfinin üzerine bir nokta konularak (Zel-ذ) harfi ayırt edilmiştir. Ve (Ha-ح) harfinin altına nokta konularak (Cim-ج) harfi ayırt edilmiştir… vb. Yani insanlar yazı, harekelendirme ve noktalama gibi tedvin aşamaları sayesinde Allah’ın kelamını daha rahat okuyabilir hale gelmiştir. Bunun yanında (bazı harflerin edasının iyileştirilmesi anlamında) tecvid hükümleri ise işitme ve ağızdan ağza aktarım yoluyla varlığını korumuştur.

Tedvinle ilgili bu aşama, bir önceki aşamayı içine almış ve onun yerine geçmiştir. Ancak bu çalışma, telakki yoluyla aktarım sürecini ortadan kaldırmamış, aksine birbirine benzeyen harflerin telaffuz şeklini öğrenmeyi güçlendirmiştir.

Allah Teâlâ’nın kelamının tedvinin yakın zamanda tamamlanan bu yeni aşamasında ise tecvid hükümlerine tâbi bazı harflerin zaman ve renk kodlaması yapılmıştır. Dolayısıyla Allah Teâla’nın tedvin edilen kelâmı, yazı, harekeleme, noktalama ve tecvid gibi unsurların tamamını içerecek hale gelmiştir. Allah Teâlâ’nın kelamının tedvinindeki bu aşama, önceki aşamaların tümünü içine almış ve yerine geçmiştir. Ancak hiçbirini ortadan kaldırmamıştır, hatta telakkî ve işitmenin rolünü de ortadan kaldırmayacaktır. Aksine tecvitli okunan harflerin en doğru şekilde telaffuzunu öğrenmeyi güçlendirecektir. Böylece Allah Teâlâ’nın “Kur’an’ı tertîl üzere oku” emrine uyarak Kur’an-ı Kerîm’in tertil üzere okunması son derece kolaylaşmıştır.

 
Bilimsel İnovasyon Yönünden:

İlk bakışta akla, 28 tecvid hükmünü ayırt etmek için 28 renk kullanılması gerektiği gelir, ancak böyle bir şey yapıldığında kesinlikle faydadan çok karışıklık olurdu. O halde 28 renk yerine sadece 3 renk grubunu kullanarak yapılan zaman ve renk kodlamasının önemini anlamak için, irab hükümlerinin uygulandığı icat ile tecvit hükümlerinin uygulandığı bu modern icat arasında bir karşılaştırma yapmamız gerekir.

İrab yönünden harflerin teşkili/harekelendirilmesi yalnızca dört hareke kullanılarak yapılır: (Fetha, Damme, Kesra ve Sükûn) Bunun önemli onlarca farklı îrab halinin ifadesinde açıkça görülür. Örneğin Fetha, aşağıdaki tüm durumlarda kullanılır: Mazi fiilde (قالَ) gibi, Mansub muzari fiilde (حتى يأتيَ) gibi, Mef’ûl bihi’de (لا أعَلَمُ الغيبَ) gibi. Ayrıca Mef’ûl li-Eclih, Mef’ûl Mutlak, Temyiz, Hal vs. için kullanılır.

Tüm bu farklı irab hükümleri için fetha sesinin kendisi iştirak ettiği sürece bu fethanın tedvin biçimi kullanılmıştır. Zira bir kelimenin irab hükmünün mahiyeti onun cümledeki konumuna göre belirlenir. Bu durum irab hükmünün sebebini bilmek isteyenlerin önem verdiği bir husustur. Allah’ın kelamını okumak isteyenlerin ise bu fethanın kelimeyi nasb ettiğini bilmesi ve işittikten sonra bu kelimenin sesini taklit etmesi gerekir. Bu fethanın irab açısından sebebini bilmesi gerekmez, ancak kelimeyi doğru telaffuz etmesi ve manasını anlaması gerekir.

Buna örnek olarak, Kur’an’ın bir ifadesini ele alalım:

Pek çok insan, (الصالحاتِ) kelimesindeki kesranın sebebini bilme konusunda hataya düşer ve bu yüzden irab hükmünün fetha yerine kesra ile nasbedilen cemi müennes salim mefulün bih olmadığını, (muzâfun ileyh) olduğunu düşünür. Asıl önemli olan, okuyucunun (الصالحاتِ) kelimesini fetha ve damme ile değil kesra ile telaffuz etmesi gerektiğini bilmesidir. Ayrıca zihnini irab hükmünün sebebine değil okuduğu Kur’an ayetinin manasını anlamaya ve tefekkür etmeye odaklaması gerekir. Zira nahiv ve irab konusu uzmanlarını ilgilendiren bir meseledir.

Dolayısıyla Tecvitli Mushaf’ta yapılan paradigma değişimi, Kur’an-ı Kerim okuyucusuna Allah Teâlâ’nın kelamını doğrudan kendi gözleriyle tecvitli bir şekilde okutabilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Elbette bunun için, şeyhinden veya hocasından harflerin doğru mahreçlerinin nasıl çıkarılacağını iyi bir şekilde dinlemiş olması gereklidir. Tıpkı (Peltek Se-ث) harfini (Te-ت) harfinden ayırt etmede olduğu gibi. Harfin üzerinde üç nokta bulunması, okuyucunun şeyhinden veya hocasından işitme yoluyla öğrendiği şekliyle (Peltek Se-ث) harfini doğru şekilde telaffuz etmesi gerektiği anlamına gelir. Fetha harekesini kesra harekesinden ayırt edebilmek de böyledir.

Buna göre Tecvitli Mushaf okuyucusunun yalnızca üç renk grubunu pratik olarak ayırt edebilmesi yeterli olacaktır:

Med (uzatma) hükümlerine tâbi olan harfler için farklı tonlarıyla kırmızı renk grubu.

İhfa hükmü ve ğunne yerleri için yeşil renk grubu.

Vurgulu Ra için koyu mavi, kalkale için açık mavi renk grubu.

Gri renk ise siyah rengin aksine yazıldığı halde telaffuz edilmeyen harfler için kullanılır.

Tecvit hükümlerinin sebeplerini ve isimlerini öğrenmek isteyenler için Mushafın sonunda 28 temel tecvit hükmünü içeren basit ve özet bir tablo ile açıklanmıştır.

Sonuç olarak;

Tecvitli Mushaf’tan birkaç sayfa okunduğunda eda sürecinin (tecvitli okuyuşun) iyileşmesi otomatik hale gelmeye başlar, hem öğreten hem de öğrenen için istenen maksat hasıl olur. Böylece kırmızı harf uzatılır, yeşil harf ğunne yapılır, mavi harf mahrecin sıfatına göre tefhim veya kalkale yapılır. Bu otomatik akış tıpkı trafik ışıklarına alışmaya benzer. Kırmızı yanınca durur, yeşil yanınca geçersiniz… Bir süre sonra artık renklere takılmadan ilerleyip yalnızca mana ve tefekkür üzerine odaklanırsınız.

 

Şüphesiz bu, Allah’ın büyük bir lütfu olmuş, birtakım kesimlerin karalamalarına rağmen çeşitli yollarla korunmuştur:

Şer’î olarak: Arap ve İslam dünyasının ilgili makamları tarafından onaylanmıştır. 7 Kasım 1999 tarihinde Ezher-i Şerif Mushafları İnceleme Komisyonu kararıyla tecvit hükümleri için harf renklendirmesi kullanan tek mushaf olarak kabul edilmiştir.

Yasal olarak: 1994 yılında resmi bir patent alınmıştır.

Uygulamalı olarak: Dünya çapında milyonlarca nüshası dağıtılmıştır ve giderek artan bir talep görmeye devam etmektedir.

Image